3 yıl önce
Albert Camus; “Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.” der. Bir şeyi hatırlamak için yavaşladığını fark etmişsindir. “Dur bir dakika, hatırlayacağım!” cümlesini pek çok kez kurmuşsundur. Aynı zamanda öğrendiklerinin de bir çırpıda uçtuğunu hissettiğin zamanlar olmuştur. Bir bilgiyi hatırlamak için efor sarf eden beynimiz, unutmak için neden bu kadar acelecidir?
En çok da okul hayatında bu bilgilerin bu kadar çabuk uçması haksızlık gibi gelmiştir. Bir konuyu yeni çalıştığını düşünelim. Konuya ait tüm detayları dikkatli bir şekilde okudun, dinledin, not aldın, anladın ve bunun üzerine konuya ait soruları da o an için sorunsuz bir şekilde çözebildin. Konuyu o gün tamamen hallettiğini düşündün. Aradan zaman geçti ve testlerinde o konunun bir sorusuna denk geldin. O gün çok iyi anladığın, tüm örnekleri çözebildiğin konunun sorusunda nasıl aksiyon alman gerektiğini hatırlayamadın. Sence bu neden olmuş olabilir? Neden unuturuz?
Bilgileri duyu organlarımız aracılığıyla alırız; görerek, duyarak, tadarak, koklayarak, dokunarak. Bu bilgiler duyusal hafızamızda depolanır. Eğer ilgimizi çekiyorsa, dikkat ediyorsak, bilgi kısa süreli hafızamıza gönderilir. İşte bundan sonraki aşamada bir şeyler bizim için ters gider! Dersi dikkatle dinledik, anladığımızı da düşünüyoruz. Yani, kısa süreli hafızamıza gönderdiğimizi biliyoruz. Ama üzerinden biraz zaman geçtikten sonra o öğrendiklerimizi hatırlayamıyoruz. Bunun nedeni bilginin o an için erişilebilir durumda olmayışıdır. Göçebe bilgiyi yerleşik hayata geçirebilmemiz gerekiyor. Kısa süreli hafızada göçebe olan bilgi, bazı yöntemlerle uzun süreli hafızada yerleşik hayata geçebilir. Öğrenilen bilgiler, unutulmamak için belirli aralıklarla hatırlanmak ister. İşte, bu hatırlamaya tekrar diyoruz!
Hermann Ebbinghaus’a göre tekrar sayımız arttıkça hatırlama performansımız da artıyor. Ebbinghaus’un unutma eğrisine göre, öğrendiğimiz bilginin 1 saat sonra %44’ü, 1 gün sonra ise %33’ü kalıyor. Eğer hiç tekrar edilmezse 1 ay sonra neredeyse tamamı unutuluyor. Bu nedenle sınav döneminde konuları öğrenmek, test çözmek kadar mühim olan diğer kısım; çalıştığımız konuları belirli aralıklarla tekrar etmektir. Peki, nasıl yapılır bu tekrarlar?
Unutma riskini önlemek için ilk tekrarlarımızın bilgiyi öğrendikten kısa bir süre içerisinde yapılması gerekiyor. Bu nedenle okulda görülen ya da gün içerisinde çalışılan konunun akşam tekrar edilmesi oldukça etkili oluyor. Daha sonra haftalık ve aylık tekrarlar olarak da planlama yapılması, bilginin kalıcılığını arttırmış oluyor. Bilgiyi, 24 saat içinde tekrar ettikten sonra haftalık ve aylık olarak aralıklarla da kapısını çalmamız, “Ben buradayım, bir yere ayrılmıyorum!” sinyalini gönderiyor. Bu sayede beynimiz onun unutulmaması gerektiğini algılayıp, uzun süreli hafızada ona da bir yer veriyor.
Tekrarlar tüm konuyu saatlerce çalışmayı içermez. Genellikle öğrenciler böyle düşündükleri için tekrarlar büyük bir yükmüş gibi gelir. Fakat konuyu çalışırken alınan notlara göz gezdirmek, altı çizilmiş önemli yerleri okumak da tekrar örneklerindendir. Tekrarları eğlenceli hâle getirebilecek bir yol da mevcut. Leitner Yöntemi diye adlandırılan bu yöntem için gereken malzemeler; birkaç kutu, derslerde alınan notlar ve bir kalemden oluşuyor. Bütün notlar birinci kutuya koyuluyor. Birinci kutuya konulanlar, “her gün” tekrar edilmesi gereken notlardan oluşuyor. Birinci kutudaki notlar yeterince öğrenildiğinde, ikinci kutuya atılıyor. İkinci kutu “üç günde bir” tekrar edileceklerden oluşuyor. İkinci kutudaki bilgilerin de iyice öğrenildiği düşünüldüğünde, üçüncü kutuya gönderiliyor. Üçüncü kutu ise “haftada bir” tekrar edileceklerden oluşuyor. Tahmin edileceği gibi dördüncü kutu, “ayda bir” tekrarlar için oluşturuluyor. Böylelikle eğlenirken bilgileri de beynimizde yerleşik hayata geçirmiş oluyoruz.
Psikolog Behice Zülal Akarca